Kuru Tip Sarı Nokta (Makula Dejenerasyonu) Hastalığında Kullanılan Fotobiyomodilasyon Yöntemi Nedir?
Yaşa bağlı maküla dejenerasyonu (YBMD), yaşlı nüfusta geri dönüşü olmayan görme kaybının en sık sebebidir. Kuru tipte YBMD tanısı olan hastalara vitamin, mineral, lutein gibi pigment takviyelerini düzenli almalarını, ultraviyole ve diğer risk faktörlerinden korunmalarını önerilmektedir. Buna rağmen hastalar zamanla görsel keskinliklerinin azaldığını, özellikle az ışıkta zor gördüklerini deneyimlediklerini belirtmektedir. Kuru tip yaşa bağlı maküla dejenerasyonu ise yaş tipe göre daha yavaş ilerleyen bir hastalıktır.
Özel dalga boylarındaki ışığın göze iletilerek uygulanan fotobiyomodülasyon (Photobiomodulation) yöntemi, kuru tip sarı nokta hastalığı için şu an için onaylanmış ilk ve tek tedavidir. Valeda Işık İletim Sistemi bu amaçla kullanılan cihazın adıdır.
SARI NOKTA HASTALIĞI NASIL OLUŞUR?
Sarı nokta hastalığının erken döneminde drusen adı verilen sarı veya beyaz renkte birikimler izlenir. Drusen retinanın altındaki tabakalarda biriken maddelerden oluşur. Drusen doğal yaş alan gözde de görülebilir ve küçük olduğunda genellikle zararsızdır. Öte yandan birikmeye devam ederse kuru tip hastalığa ilerler ve zamanla retinanın ışık algılayan tabakalarında hasar oluşumuna ve zayıflayarak ışığı algılayamaz hale gelmesine sebep olabilir ki biz bu duruma atrofi adı verilmektedir. Bu atrofi alanları merkez görmeyi bozar. Önce dağınık küçük olan atrofi alanları zamanla birleşir ve tam sarı noktanın merkezini tuttuğunda ise hastada ciddi görme kaybına yol açar. Bu hasarlı alanlar geniş ve keskin kenarlı ise ‘coğrafik atrofi’ adını alır. Alan görmede iki göz birbirine yardım ettiği için hasarlı alanlar iki gözde farklı yerlerdeyse, hastaya iki gözle bir süre daha idare etme şansı verir. Ancak tam merkezde atrofi oluştuğu zaman hastaların görme seviyesi çok ciddi olarak azalır.
HANGİ YAŞ GRUBUNDA DAHA SIKLIKLA GÖRÜLMEKTEDİR?
Kuru tip sarı nokta hastalığında genelde iki gözde de etkilenme olmaktadır. Hastalık asimetrik olarak başlayabilir ve farklı hızlarda ilerleyiş gösterebilmektedir. Ayrıca kuru tip başlayan hastalık doğal seyrinde yaş (neovasküler) tipe de dönebilmekte ve en kısa sürede göz içine etkin ilaçların enjeksiyona yönelik tedavi sürecine başlamak gerekmektedir. İlerleyen yaşla, özellikle 75 yaş ve üstünde ise hastalığın sıklığı artmaktadır.
Hastalık ileri evreye geldiğinde ise coğrafik atrofi adı verilen sarı noktanın merkezindeki dağınık veya birleşik kayıplar başladığında ise görme keskinliği çok az seviyelere kadar inme durumuyla sonuçlanmaktaydı.
KURU TİP SARI NOKTA HASTALIĞI TEDAVİSİNDE ARAŞTIRMALAR
Özellikle son birkaç yılda kuru tipte atrofiye ilerleyişi azaltmaya yönelik klinik çalışmalar hız kazanmıştır. Vücudun doğal bağışıklık sisteminde rol oynayan kompleman sistemini etkileyen moleküller üzerine çalışmalar devam etmektedir. Ancak bu çalışmalar daha çok hastalığın orta ve ileri evrede, atrofi başladıktan sonra dokudaki enflamasyonu baskılayarak hastalığın ilerleme hızını azaltmak üzere yapılan çalışmalar olarak karşımıza çıkmaktadır. Faz 3 çalışmaları yapılan bu ilaçların klinik olarak kullanımı girmesi beklenmektedir. Diğer yandan genetik tedaviler ve diğer moleküllerle çalışmalar ise henüz deneysel olarak devam etmektedir.
GÖZ İÇİ ENJEKSİYON YÖNTEMİ KURU TİP SARI NOKTA HASTALIĞINDA KULLANILABİLİR Mİ?
Mevcut olarak kullandığımız göz içi enjeksiyonları sadece kanamalı (yaş) tipte retina içinde veya altında biriken, sızan sıvıyı ve kanamayı durdurmak, sıvının tekrar oluşmasını önlemek, kanayan zar tabakasını küçültmek için uyguladığımız yöntemdir. Bu tüm dünyada yaş tipte uygulanan güncel, kabul edilmiş ve etkili tedavi yöntemidir. Şu an için uygulanan göz içi enjeksiyonlar kuru tip hastalar için uygun değildir.
KURU TİP SARI NOKTA HASTALIĞINDA KULLANILAN FOTOBİYOMODÜLASYON YÖNTEMİ NEDİR?
Şu ana kadar kuru tip sarı nokta hastalığının bir tedavisi bulunmamaktaydı. Yapılan uzun süreli takibi olan çalışmaların sonucuna göre, hastalara ağızdan alınan vitamin ve pigmentleri içeren destek ürünler verilmekte, diyetlerine dikkat etmeleri, tansiyonun ile şekerlerini dengede tutmaları ve güneşten gözlerin korunması gerektiği konusunda uyarılarda bulunuluyordu. Bu sayede hastalığın ilerleyişi yavaşlatılmaya çalışılıyordu. Alınan önlemlere rağmen bu hastalık yine de farklı hızlarda ilerlemeye devam etmekteydi.
Kuru tip sarı nokta hastalığıyla mücadelede özel dalga boylarındaki ışığı göze ileterek yapılan fotobiyomodülasyon yöntemi, uygulamaya başladığımız yeni ve etkili bir yöntem olarak ülkemiz de dahil olmak üzere Avrupa ve diğer bazı ülkelerde onaylı bir tedavidir. Fotobiyomodülasyon yöntemi ile, farklı dalga boylarında ışık kullanarak retina hücre ölümünü ve enflamasyonu engellemeyi hedeflenmektedir. Bu yöntem hücrelerin fonksiyonlarını iyileştirmeye yönelik olarak kullanılan düşük seviyeli ışık tabanlı bir terapi yöntemidir.
Fotobiyomodülasyon, hastalık henüz en son evrelere ilerlemeden, orta hatta erken evrede iken drusen birikintilerinin başladığında önerilmektedir. Tedavi için doğru hasta seçimi de oldukça önemlidir. Tedavi edilen ve edilmeyen kuru tip YBMD hastalarının sonuçlarının karşılaştırmalı, ileriye dönük çalışmasının iki yıllık takip sonuçları, fotobiyomodülasyon tedavisi ile retina altında biriken drusenin büyüme ve artış hızında anlamlı azalma olduğunu göstermektedir. Herhangi bir yan etkinin görülmediği, güvenli bir tedavi yöntemi olduğu bildirilen çalışmada bu tedavinin hastalığın ilerlemesini durdurmak ve görme kaybını azaltmak amacıyla kullanılabileceği belirtilmektedir.
FOTOBİYOMODİLASYON YÖNTEMİ NASIL UYGULANIR?
Fotobiyomodülasyon tedavisi göze 4-5 cm uzaklıktan uygulanan bir ışık tedavisi şeklinde gerçekleştirilen kolay bir tedavi yöntemidir. Bu da hastalar açısından büyük rahatlık sağlamaktadır. Tüm bunların yanı sıra iyi beslenme, vitamin desteği ile diğer risk faktörlerinden uzak durmaya devam etmek gereklidir.
Fotobiyomodülasyon tedavisi tekil olarak 3 haftalık bir süre boyunca haftada 3 kez gerçekleştirilen 9 seanstan oluşmaktadır. Özetle, hastanın 2-3 haftalık bir süre kapsamında 10’ar dakikalık periyodlarla toplam olarak 9 seans ışık tedavisi alması gerekmektedir. 4-6 ayda bir bu tedavisinin tekrarlanması hastalığın ilerleyişinin önlenmesinde daha etkili olmaktadır. Bu tedavi, hastalığın ilerlemesini yavaşlatan, atrofiye gitmeyi öteleyen, hastaya görmesini korumada zaman kazandıran bir yöntem olarak karşımıza çıkmaktadır.
Görme fonksiyonu çok yönlüdür. Uzak ve yakın mesafede görme keskinliği bunun için hazırlanmış özel testlerle ölçebilmektedir. Özellikle maküla hastalıklarında az ışıkta görme kalitesi ve kontrast duyarlılık azalmaktadır. Kuru tip yaşa bağlı maküla dejenerasyonunda kontrast duyarlılık azaldığından zamanla hastaların çok daha fazla ışığa ihtiyacı olmaktadır. Fotobiyomodülasyon tedavisinin uygulandığı hastalarda kontrastta da artış sağlandığı gözlemlenmiştir.